Diyet toplumumuzda kendini kısıtlama, aç kalma, zayıflama gibi terimlerle özdeşleştirilmiş bir terim olsa da aslı sağlıktan gelmektedir. Bir bireyin diyeti aslında beslenmesinde yer alan her şeydir. Yani hep duyduğumuz gibi bol kalorili yiyecekler diyeti bozmaz, diyete eklenir. Zihinlerde diyetin bu şekilde addedilmesi bireyleri ‘ya hep ya hiç’ anlayışına götürmektedir. Örnekleyecek olursak; bir davete katılıp çay ikramları sırasında bir dilim fazla kek yemiş olan danışan diyetini bozduğunu düşünür ve ‘yarın tekrar başlarım battı balık yan gider’ diyerek çok yoğun bir kalori alımıyla karşı karşıya kalır bu durumu da ‘pişmanlık’ ve ‘iradesizlik’ suçlamaları takip eder. Oysa diyet bu olayların hiçbiriyle örtüşmez. Çünkü diyet kültürü sağlıklı beslenmeni ister. Diyetin ana konusu sizin sağlığınızın temelini ne kadar atabildiğinizdir. Yani yeni yapılan bir binanın temelini ve kolonlarını hedeflerken siz binanın duvarına asılan tablonun ağırlığı için endişeleniyorsunuzdur. Sağlıklı beslenme kültürü önce vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadığınıza bakar. Çocuk bireylerde büyüme için gerekli proteinler, vitaminler alınmış mı, yetişkinler için bağışıklık sistemi sağlıklı mı, kas yapımı için gerekli proteinler var mı, beynin ihtiyaç duyacağı glikozu (karbonhidratların yapı taşı) sağlayabiliyor mu, böbrekler sağlık mı, karaciğer yağlanıyor mu, sorularıyla donanmıştır. Birey zayıflama amaçlı yanlış yollar izlediğinde ise yine bu sistemlerde olacak karışıklıklarla meşgul olacak hatta belki de açlıkla sınandığı sıralarda depolamaya giderek kendini hayatta kalma hedefine kilitleyecektir. 

Bir diğer açıdan diyet; aç gezmek değildir. Açlık yukarıda bahsedildiği gibi vücudu depolamaya yönlendirir ve sağlığımız için gerekli birçok fonksiyonu devre dışı bırakabilir. Toplumumuzda görülen yanlış beslenme alışkanlıklarından diyet olmayanları maddeleyecek olursak;
  • Sadece sıvı temelli beslenmek: Vücudun ihtiyacı olan hiçbir makro ve mikro besin ögelerini alamadığından halsiz düşme, baygınlık gibi sonuçlar doğurabilir.
  • Ünlülerin diyetlerini denemek: Her diyet parmak izi gibi kişiye özeldir, herkesin makro besin ve kalori ihtiyacı farklıdır aynı kalori bile olsa bir bireyi zayıflatıp öbürüne kilo aldırabilir.
  • Tek besin temelli beslenmek: Lahana diyeti, kabak diyeti vs. gibi tek besine dayanan listeler yine protein, vitamin gibi makro ve mikro besinlerce çok fakirdir.
  • Tek öğün beslenmek: Kişinin alışkanlıklarını değiştirmek sürdürülebilir beslenmeye olumlu katkıda bulunamaz ancak sadece zayıflamak amaçlı yanlış bir öğün düzeni varsa düzeltilmelidir. Tek öğün beslenmek yine vücudu kıtlıkla sınamakta ve kan şekerini çok fazla düşürmektedir. Hipoglisemi (düşük kan şekeri) atakları ile kalıcı rahatsızlıklara sebep olabilir.
  • Beslenmeden ekmeği çıkarmak: Ekmek adı altında listelerden çıkartılan tüm karbonhidrat kaynakları, beynin ihtiyacı olan yakıttan alıkoymak anlamına gelir. Beyin yakıtı için proteinlere başvurmak zorunda kalırsa vücut ketozise girebilir yani kanımızda çok fazla asitlik görülebilir. 

Sayılan tüm bu maddelerde ortak olan konu hiçbir listenin sürdürülebilir olmaması ve sağlıklı beslenmeyle ilişkisi olmamasıdır. Unutmayın ki diyet, ağırlık kaybı hedeflediğiniz zamanlarda beslenmenizi aşırı kısıtladığınız kendinizi sınadığınız ardından ‘normale’ yani sağlıksız beslenmenize döndüğünüz bir süreç değildir. Diyet doğal bir terimdir. Vücudu yormamaktan, hayattan ve besinlerden tat almaktan geçer. 

Hayattan tat alacağınız, sağlıklı seçimler yapacağınız bir hayat dilerim.

Sağlıkla Kalın…

                                                                                            Diyetisyen Seyhun Başer