Herkes hayatında en az bir kere kilosu hakkında düşünmüş, belki kilo vermek istemiş, belki bu yolda ciddi ve sert başlangıçlar yapmıştır. Neredeyse tüm insanların hayatını etkilediğinden kilo kaybı hakkında çok fazla mit ortaya atılmıştır. Kimisi sadece A besinini yiyerek (bir gün kaynatıp suyunu içerek bir gün haşlayıp üzerine limon sıkarak) üç günde beş kilo verme vaadinde bulunur, kimisi sadece sabahları aç karnına suyunuzun içine B maddesi ve C otu atarak inanılmaz ödem atabileceğiniz ve bir haftada beş kilo vereceğinizi iddia eder. Bir beslenme uzmanı olarak en başından okurlarımızı bilgi kirliliğinden korumak açısından bizzat kendilerine yazılmayan hiçbir diyet listesini uygulamamalarını hatta diyet tavsiyelerini dinlememelerini önemle vurgulamak isterim. Bu uyarının sebebi; diyetin bireyin parmak izi gibi kişiye özel olmasıdır. Bir bireyle tüm fiziki özelliklerinizin aynı olması aynı yağ/kas oranına sahip olduğunuz ya da aynı enerjiye ihtiyacınız olduğu anlamına gelmez. Diyelim ki tüm ihtimaller bir araya geldi ve enerjiniz birebir aynı rakama denk geldi. Uyku saatleriniz, tuvalet alışkanlıklarınız, kullandığınız ilaçlar, metabolizmanızın hızı gibi bireysel faktörlerin yanı sıra sevdiğiniz ve sevmediğiniz besinler de farklı olacağından diyetten alabileceğiniz verim ve keyif neredeyse ortadan kalkacaktır. Bir önceki ‘Diyet nedir, ne değildir?’ yazımda vurguladığım gibi diyet bir süreç değildir. Her besinden, sizde hissettirdiği fiziksel ve duygusal hislerden tatmin olmaktır.

  Kilo verme konusunda karşımıza çıkan popüler yanlış anlaşılmaları konuştuk şimdi sıra kilo vermenin basit denkleminde. Şunu da eklemek isterim ki aslında denklem hepimizin bildiği basitlikte ve doğruluktadır ancak yukarıda bahsettiğim, bu denklemin açığını bulma yolundaki adımlar işi yokuşa sürmektedir. Hem de bu denklem sadece iki birimden oluşmaktadır; aldığımız enerji ve verdiğimiz enerji… Aldığımız enerji verdiğimiz enerjiden yüksek olursa ağırlık kazanımı, aldığımız enerji verdiğimiz enerjiden düşük olursa da ağırlık kaybı gözlemleriz. Ne kadar basit geldi değil mi? Sanki uğrunda aç kalınan, sizi en sevdiğiniz tatlıdan mahrum eden bu basit denklem değilmiş gibi. Sonuçta bu denklem gösterir ve diyetisyeniniz ekler ki; herkes bir şekilde ağırlık kaybı gözlemleyebilir aç kalarak zayıflamanın nedeni budur ancak bu eksilttiğimiz enerjiyi ihtiyaçlarımızı görmezden gelmeden bedenimizi açlıkla sınamadan yapabilmek önemlidir. Yani işin özü; sizin bazal metabolizma hızınız hesaplanmalı üzerine fiziksel aktiviteniz eklenerek ihtiyacınız olan enerji belirlenmelidir. Bu enerji değerindeki beslenme listesi diyetisyeniniz tarafından sizin hayatınıza tamamen uygun şekilde hazırlanmalı ve takip edilmelidir. 

  Aklınızda oluşan şu soruyu da biliyorum ve yazıma son verirken onu da cevaplamış olmak istiyorum. Madem asıl olay enerji açığı ben hep aç gezmeme rağmen neden zayıf değilim? Bu sorunun cevabı tamamen bedeni hafife almamamız gerektiğidir. Bedenimiz hayatta kalmaya planlanmıştır ve siz ondan yaşamın devamlılığı için gerekli enerjiyi aldıkça o da bir sonraki besin alışınızda depolamaya gidecek ve yaşamını garantiye alacaktır.

  Kısacası bedeninizle savaşmadığınız, ihtiyaçlarınızı karşıladığınız sağlıklı bir liste ile hedefinize ulaşmanız kaçınılmaz…

  Sağlıkla kalın…


                                                                                           Diyetisyen Seyhun Başer